KASÎDE-İ BÜRDE
Bâned Süâd: Ka'b Bin Züheyr'in ,Hz. Muhammed (sav) için kasîde nazım biçiminde yazdığı eseridir. Kardeşi Büceyr'in aksine sonradan Müslüman olan şair, önceleri peygamberimize hakaret içeren şiirler yazmaktaydı. Zamanla içindeki kin bir aşka dönüşmeye başladı. Yazdığı şiirlerden dolayı Müslümanlar tarafından görüldüğü yerde katline karar verilmişti. Şair, aşkına yenik düştüğü bir gün ürkekçe çıktığı yolda, efendimizin huzuruna çıktığı anda birkaç kelam edebilmek için kendince bir şiir mırıldanır. Efendimizi düşünürken mırıldandığı bu şiir, şairini dahi hayrete düşürür.
Diğer Müslümanlardan saklanarak gizlice kutlu nebinin huzuruna atılır. Heyecanla yolda mırıldandığı dizeleri söylemek ister fakat bir türlü hatırlayamaz. Tekrardan diline,gönlüne gelen farklı ve daha güzel olan bu kasideyi ağlayarak okumaya başlar. Peygamberimizin yanında yükselen bu hoş sedaya orada bulunan sahabeler kulak verir, İlk başlarda şairin üzerine yürüme niyetinde olsalar da efendimiz buna müsaade etmediğini gösterircesine eliyle yaptığı işaret üzerine, şairi dinlemeye başlarlar. Efendimiz ve sahabelerin gözlerini ıslatan bu dizeler bittiğinde, kutlu nebî üzerindeki Bürdesini şaire hediye eder. Bu andan itibaren Kasîde-i Bürde (hırka kasidesi) adını alan şiir, şairinin büyük bir üne kavuşmasını ve efendimiz tarafından affedilmesini sağlamıştır.
Hz. Peygamber'in vefatından sonra hem Kab'ın ünü, hem kasidesi hem de hediye aldığı hırka günümüze kadar ulaşır. Muaviye, Ka’b bin Züheyr'den yüklü paralar ödeyerek satın almak istediği hırkayı alamaz. Ancak vefatından sonra çocukları hırkayı Muaviye'ye satarlar. Hırka bu tarihten itibaren gücün, saltanatın, hilafetin bir işareti olarak sırasıyla Emeviler ve Abbasiler'e geçer. En son Mısır'ın Osmanlılar tarafından fethine müteakip Yavuz Sultan Selim'e teslim edilir.
Kaside-i Bürde dönemin “muallaka” kasidelerinin tipik özelliklerini ve yine bu kasidelerin ortak özelliği olan devenin uzun uzadıya tasvirini içermesi açısından son derece önemlidir. Dünyanın hemen hemen bütün dillerine çevrilen Kaside-i Bürde, dönemin aslına sadık kalınarak korunan ve günümüze dek ulaşan en önemli bir edebiyat eseri olarak kabul edilmektedir.
işte o meşhur şiir :
Senin makamındayım şimdi.
Fillerin bile titrediği makamda.
Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse.
İşitse isittiklerimi.
Burada beni ancak Allah buyruğuna bağlı
peygamber affı kurtarır .
Bende onun öç ve adalet eline uzatıyorum işte sağ elimi.
Beni ancak o kurtarabilir burda. yalnız o. Şimdi söz yalnız onun.
Ama o 'sen suçlusun, cezanı çekeceksin.' dese önünde eğik
bulur boynumu adaletin heybeti.
en heybetli manzara bu olur benim için.
Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp götüren bizi.
Ve arkadaşları o'nun, Mekke vâdisinde İslâmı kabul eden
Kureyşin en ileri gelenleri…
cömertlikte ve yiğitlikte hiç birinin yok dengi.
İlk günler, göçmek gerekliydi,
hemen göçtüler, zerre tereddüt etmeden.
bırakarak yurtlarını, tüten ocaklarını, mal ve mülklerini.
Yerlerinde kalanlar çarpışamayacak güçte olanlardı.
Onlar da, müdafaasız ve silâhsız,
çepçevre küfürle çevrili,
bugünü
hazırlamış beklemişlerdi.
Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit üstü yiğit,
Davud'a mahsus demir gömlektir zırh diye giydikleri.
Zırhları pırıl pırıl ve upuzun. Çelikten büklümleri öyle ki,
birbirine geçip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi.
Tırnakları düşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler,
yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!
Ak soy develer gibidir gidişleri. Korunmaları da saldırış.vurulunca göğüslerinden vurulurlar.
Onlar ürkmez,
Onlardan ürker dev dalgalı ölüm denizi.”
(kısaltılmıştır)
Enes Celep
Dava Dergi
Ocak-2017
Yorumlar
Yorum Gönder