EDEB YÂ HÛ

   

Son zamanlarda gençlerin yüzlerini takip ediyorum. Biliyorum ki yüzlerinin anlatacak çok şeyleri var; bana,sana ve bize. Geleceğimizin emanetçileri hayatlarından gayet memnunlar. Lâkin davranışları bazı şeyleri unuttukları gerçeğini hatırlatmaktadır.
     Mâzimizi..Geçmişteki insanlarımızın edebli kişiler olduğunu unutuyorlar.
     Eskiden insanlar yer, içer fakat yediklerini başkalarına göstermezlerdi belki olmayan vardır hak geçer diye. Biri bir iyilik yaptığında yaptığı iyiliği gizlerdi, riyâ olmasın diye. Edeb aslında buydu ama şimdi edebli ol denildiğinde bugün ki mânada karşısındakine hürmet etmek, el etek öpüp boyun eğmek akla geliyor. Biz edebi çok dar ve kısıtlı anlıyoruz. Edeb kalbin ahlâkıdır. Edeb;düşünsel boyutta haddini bilmektir. Ancak ilim sahipleri haddini bilir, edebini korur. Cahilin bildiği edeb ise boyun eğip el bağlamaktır.
Fahr-i kâinat efendimiz (s.a.v.) dahi bu aleme ''Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim'' diyorsa bizlere yaşantımızda haddimizi bilip edebli olmak yakışır.
  Edebli olmak bizlere her iki dünya da saadeti getirecektir. Bunun örneğini asr-ı saadette şu olayla görmekteyiz.
Bir gün sahabeler peygamber efendimiz'e (s.a.v.) gelirler ve ''İnsanların cennete girmelerine vesile olan şey nedir?'' diye sorunca Peygamber (s.a.v.) ''Allah korkusu ile güzel ahlaktır.'' buyurur. Bundan sonra bu hadis-i şerifi cennete girebilmek için kendimize bir düstur edinmeliyiz. Yaptıklarımızdan konuştuklarımıza kadar tüm amellerimizde edebi ve güzel ahlâkı hayatımızdan eksik etmemek için gayret etmeliyiz. Akşam vakti babamız kapıdan içeriye girdiği zaman nasıl elini öpüyor saygı ve hürmet gösteriyorsak, yada eve bir misafir gelince davranışlarımıza nasıl çeki düzen veriyorsak bunu hayatımızın her anına yayma vaktidir. Çünkü biz Müslümanlar ve edeb sahibi kimseler biliyoruz ki bizi her zaman izleyen bir Rabbimiz var. O Rabbimiz ki karanlık bir gecede siyah bir taşın üstündeki siyah bir karıncanın ayak sesini dahi işitir. Hayatımızın geri kalanında Allah (c.c.) edeb ve ahlaklı bir şekilde geçirmeyi nasip etsin. Evet insanız,  elbette hata yapacağız ama en azını yapmak için çabalayacağız.
    Ne kadar güzel tasvir etmiş Yunus Emre

Edeb bir tac imiş Nûr-u Hûda'dan,
Giy o tâcı emin ol her belâdan.

İlim meclisine girdim kıldım taleb,
İlim tâ geride kaldı, illâ Edeb illâ Edeb!

Edeb iledir Nizâm-ı Âlem,
Edeb iledir Kemâl-ı Âdem.

Edeb ehli ilimden hâli olmaz,
Edebsiz ilim okuyan âlim olmaz.

Edebdir kişinin dâim libâsı,
Ededsiz kişi ûryâna benzer.

Muhammet Galip Yılmaz
Dava Dergi
Ocak-2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KASÎDE-İ BÜRDE

Dâvâ Nedir ?