Fuzulî
Geçmişin tozlu raflarını karıştırırken Hille Müftüsü Süleyman Efendi'nin oğlu Mehemmed adlı kişi hakkında bir kaç eskimiş sayfayı elime alıp okumaya başladım. Hedefi hakikat olan davamda bu tarih kokan sayfalar bana tesir etti. Sizlere, davam da beni derinden etkileyen Süleyman oğlu Mehemmed'den bahsetmek istiyorum.
Mehemmed ilime ve bunların hayata nakş edilmesine önem vermiştir. Bu husus hakkında şu sözleri söylemiştir: “ İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvarda değersizdir.” Bundan mütevellit hayatını ilime adayan şair, dil, din ve tasavvufi bilgisi olduğu kadar; tıp, kimya, matematik, astronomi ilimleriyle de uğraşmıştır. Sizlere soruyorum, şair bir adam neden tıp, kimya, matematik, astronomi ilimleriyle uğraşsın ki ? Bunun sebebini günümüzle kıyasladığımızda daha iyi idrak ediyoruz. Günümüzde maalesef kendimizi ben sözelciyim mantık yürütme ile işim olmaz, ben sayısalcıyım kelimelerle işim olmaz, diyerek kendimizi olaylara ve hayata her pencereden değil bir delikten bakmaya mahkûm kıldık. Yine ne yazıktır ki Sözelcimiz mantık yürütemezken, sayısalcımızın ise kelime hazinesi yüzü geçmez oldu. Gel gelelim bir de Mehemmed'e bakalım. Astronomi, Dil bilgisi ve İslami bilgileri sentezleyerek yazdığı nâdide bir eser olan “Su Kasidesi” eseri divan edebiyatının en önemli eserlerinden sadece birisidir.
“Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su “
“Bilmiyorum dönen kubbe (gökyüzü) mi su rengindedir. Yoksa göz yaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır”
Divan edebiyatının önemli şairlerinden olan Mehemmed Azeri sahası Türk Edebiyatının temsilcisi, 444 beyitlik beng-ü bâdenin, edebiyatımızın ilk mektup örneği olan şikayetnamenin, edebiyatımızda güzel bir naat örneği olan iki cihan güneşi, âlemlere rahmet Peygamber Efendimiz(s.a.v) 'e ithafen yazmış olduğu su kasidesinin ve daha nice eserlerin sahibi olan Mehemmed son nefeste mecbûren terk edeceğimiz nefsânî ihtiras ve egoları yaşamın en tatlı anı olan gençlikte kendi iradesi ile terk ederek ölmeden evvel ölmek sırrına mazhâr olmuştur. Bugün hemen hemen her insanın hastalığı olan, egoyu alt etmek için zâtına 'fuzûlî'(Azerice kökenli bir kelime olup Türkçe karşılığı ise yersiz, gereksiz, boş demektir.)demiştir. Ancak farkında olmasa bile onun bu mütevazılığı onu nevh etmiştir.
Muhammet Şamil Bayrak
Dava Dergi
Ocak-2017
Yorumlar
Yorum Gönder