Kayıtlar

EDEB YÂ HÛ

Resim
    Son zamanlarda gençlerin yüzlerini takip ediyorum. Biliyorum ki yüzlerinin anlatacak çok şeyleri var; bana,sana ve bize. Geleceğimizin emanetçileri hayatlarından gayet memnunlar. Lâkin davranışları bazı şeyleri unuttukları gerçeğini hatırlatmaktadır.      Mâzimizi..Geçmişteki insanlarımızın edebli kişiler olduğunu unutuyorlar.      Eskiden insanlar yer, içer fakat yediklerini başkalarına göstermezlerdi belki olmayan vardır hak geçer diye. Biri bir iyilik yaptığında yaptığı iyiliği gizlerdi, riyâ olmasın diye. Edeb aslında buydu ama şimdi edebli ol denildiğinde bugün ki mânada karşısındakine hürmet etmek, el etek öpüp boyun eğmek akla geliyor. Biz edebi çok dar ve kısıtlı anlıyoruz. Edeb kalbin ahlâkıdır. Edeb;düşünsel boyutta haddini bilmektir. Ancak ilim sahipleri haddini bilir, edebini korur. Cahilin bildiği edeb ise boyun eğip el bağlamaktır. Fahr-i kâinat efendimiz (s.a.v.) dahi bu aleme ''Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderild...

KASÎDE-İ BÜRDE

Resim
Bâned Süâd: Ka'b Bin Züheyr'in ,Hz. Muhammed (sav) için kasîde nazım biçiminde yazdığı eseridir. Kardeşi Büceyr'in aksine  sonradan Müslüman olan şair, önceleri peygamberimize hakaret içeren şiirler yazmaktaydı. Zamanla içindeki kin bir aşka dönüşmeye başladı. Yazdığı şiirlerden dolayı Müslümanlar tarafından görüldüğü yerde katline karar verilmişti. Şair, aşkına yenik düştüğü bir gün ürkekçe çıktığı yolda, efendimizin huzuruna çıktığı anda birkaç kelam edebilmek için kendince bir şiir mırıldanır. Efendimizi düşünürken mırıldandığı bu şiir, şairini dahi hayrete düşürür. Diğer Müslümanlardan saklanarak gizlice kutlu nebinin huzuruna atılır. Heyecanla yolda mırıldandığı dizeleri söylemek ister fakat bir türlü hatırlayamaz. Tekrardan diline,gönlüne gelen farklı ve daha güzel olan bu kasideyi ağlayarak okumaya başlar. Peygamberimizin yanında yükselen bu hoş sedaya orada bulunan sahabeler kulak verir, İlk başlarda şairin üzerine yürüme niyetinde olsalar da efendimiz bu...

Fuzulî

Resim
Geçmişin tozlu raflarını karıştırırken Hille Müftüsü Süleyman Efendi'nin oğlu Mehemmed adlı kişi hakkında bir kaç eskimiş sayfayı elime alıp okumaya başladım. Hedefi hakikat olan davamda bu tarih kokan sayfalar bana tesir etti. Sizlere, davam da beni derinden etkileyen Süleyman oğlu Mehemmed'den bahsetmek istiyorum.   Mehemmed ilime ve bunların hayata nakş edilmesine önem vermiştir. Bu husus hakkında şu sözleri söylemiştir:  “ İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvarda değersizdir.” Bundan mütevellit hayatını ilime adayan şair, dil, din ve tasavvufi bilgisi olduğu kadar; tıp, kimya, matematik, astronomi ilimleriyle de uğraşmıştır.  Sizlere soruyorum, şair bir adam neden tıp, kimya, matematik, astronomi ilimleriyle uğraşsın ki ? Bunun sebebini günümüzle kıyasladığımızda daha iyi idrak ediyoruz. Günümüzde maalesef kendimizi ben sözelciyim mantık yürütme ile işim olmaz, ben sayısalcıyım kelimelerle işim olmaz, diyerek kendimizi olaylara ve hayata her pencered...

Dâvâ Nedir ?

Resim
Doğruluğuna inanılıp gerçekleşmesi için uğraş verilen her türlü görüş, ülkü ve ideale dâvâ denir. Dâvâ bir görüşü savunabilmektir. Savunulan görüşü yüceltebilmektir. Dâvâ gerektiği yerde insanın kendi öz nefsine kadar her şeyi feda etmeye hazır olabilmesidir. Kendisini, başkalarını yaşatma idealine  adamış, nefsî haz ve zevklerinden sıyrılmış insanların işidir dâvâ. Herkes dâvâ adamı olamaz. Dâvâ kelimesinden ayrı düşünülemeyecek kelimelerden iki tanesi de fedakarlık ve dert kelimeleridir. Zira bir dâvâyı gütmek istiyorsanız bir derdiniz olması gerekir. Bu dert kendi şahsi derdiniz değil toplumun, ümmetin, milletin veya başka zümrelerin derdi olabilmesi gerekir. Eğer bir topluluğun derdiyle dertlenebiliyorsanız dâvâ adamı olma yolunda bir hayli yol alabilmişsinizdir. Fakat sadece dertli olmak yetmez dâvâ adamı olmak için. Hayatınızda daha önce hiç yapmadığınız  fedakarlıklara da atılmak zorunda kalabilirsiniz .       Kendimize örnek olarak gösterebi...

Milli Marşımız

Resim
İstiklal Marşımızın yazıldığı dönemde Kahraman Türk ordumuz düşmanla savaş halinde, bir çok cephede mücadele veren, göğsünü vatanı için siper etmiş, tüm varlığını vatanına adamış şanlı Türk ordusuna ve yüce milletimize yazılmıştır. Bizim milli marşımız bağımsızlık mücadelemize, o tarihlere sığmayan kahramanlıkları ve ulusumuzun destanını terennüm ettiği için hepimizin malıdır. İstiklal marşımız 1 921 yılı Mart ayında şair Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınmış, 12 Mart 1921 tarihinde TBMM'de oy birliği ile milli marş olarak kabul edilmiştir.                 Marşımızın ilk kelimesi “Korkma!”dır. Çünkü bu kelime, bir haykırışın, yeniden dirilişin, bir milletin yıkık viranelerden, acımasız ve tozlu savaş meydanlarından çıkıp, güçlü bir devlet kurduğunun nişanesidir bu söz. Bu kelime aynı zamanda bir kaygının, üzüntünün ifadesidir. Milletimizin istikrarını kaybetmesi durumunda duyduğu korkuyu yenmek ve o...

28 Şubat

Resim
  Aç Kapıyı Veysel Efendi  Ümmetin Kızları Geldi !      28 şubat darbesinin 20. Yılına girmiş bulunmaktayız. Düşüncelerin, inançların, kimliklerin üzerinden tankların geçtiği ve özgürlüklerin yok edildiği 28 Şubat. O günler insanın mücadele ruhunu azmini, sabrını ve samimiyetini ortaya koymuştur. Geldiğimiz bu süreçlere Türkiye de Müslümanların nasıl yok edilebilirliği üzerinde hep tartışılarak hatta planlar ve projeler üreterek gelindi. Özellikle Türkiye de İslamcı kesim yok olmalı anlayışı, yaklaşımı ve yorumuyla üzerimize geldiler. Doğrudan doğruya dine, namaza, oruca birden saldırıp başarılı olamayacaklarını bildikleri için ilk başörtüden başladılar…                 O dönemde Edebiyat Fakültesinde 1200 başörtülü kızın olması birilerini ürkütüyordu. Birilerinin bundan ürkmesi üzerine “Bunların erkeklerini engelleyemiyoruz ancak sakallarını kestirerek üniversiteye alabili...

Babalar Günü !

Resim
"Babalar günü fikri 1909’da Washington’da yaşayan ve Anneler Günü’nden ilham alan Sonoro Smat Dodd tarafından ortaya atıldı. Sonoro Dodd’un babası Wılliam Smart bir Amerikan İç Savaşı gazisi idi.Eşi, altıncı çocuklarını doğururken vefat etmişti. Wılliam Smart  hem yeni doğmuş bebeğini hem de diğer beş çocuğunu kendi başına Washington’un doğusundaki çiftlikte yetiştirdi.Sonora büyüdüğü zaman babasının ne kadar büyük bir fedakarlık yaptığını fark edip babası için özel bir gün düzenlemek istedi.Ve babası Haziran’da doğduğu için ilk Babalar Günü’nün Washington Spokane’de 19 Haziran 1910’da kutladı.1924’te Başkan Calvin Coolidge “Babalar Gününü” desteklediğini açıkladı.1966’da ise Başkan Lyndon Johnsonn, Haziran ayının üçüncü pazarını resmen Babalar Günü olarak ilan etti." Devrimizin büyük problemlerinden bir tanesi de uydurulmuş günlerin giderek yaygınlaşmasıdır. Batı'nın başlatmış olduğu ve onlar için önem arz eden günlerin bizim içinde önemli hale gelmesi ne kadar aciz b...